“Batikon Pamukla Sürülür mü?” — Görünenden Fazlası Üzerine Bir Sohbet
Selam dostlar,
Bugün biraz farklı bir konudan bahsetmek istiyorum. İlk bakışta basit bir soru gibi geliyor, değil mi? “Batikon pamukla sürülür mü?” Evet, tıbbi olarak kısa bir cevabı var: genelde evet, pamukla sürülür. Ama ben bu konuyu sadece bir antiseptiğin uygulanma biçimi olarak değil, toplumun yaralara yaklaşma biçimi olarak görmek istiyorum.
Çünkü bazen bir yaranın üzerini kapatmak yetmez; o yaranın nasıl açıldığını, kimleri etkilediğini, kimin elinde pamuk, kimin elinde yara olduğunu da konuşmak gerekir.
---
Bir Pamuk, Bir Dokunuş: Toplumsal Duyarlılık Üzerine
Bir düşünün; biri elini kesmiş. Bir diğeri hemen koşup batikonla müdahale ediyor. Kimimiz refleksle “pamuk getir!” deriz, kimimiz “önce dur, derin mi bakalım?” diye sorarız.
Aslında bu sahne, toplumun cinsiyet rollerinin küçük bir yansımasıdır.
Kadınlar genellikle empatik davranır. Onlar için yara sadece fiziksel değildir; birinin canının yanması, onların içini de yakar. Bu yüzden kadınlar pamukla nazikçe dokunur, konuşur, teselli eder.
Erkekler ise daha çözüm odaklıdır; “önce kanı durduralım, sonra düşünürüz” derler. Onlar için sorun vardır ve o sorun çözülmelidir.
Ama ne kadar farkında olsak da olmasak da, bu iki yaklaşım birbirini tamamlar. Biri yarayı iyileştirir, diğeri yarayı anlamlandırır.
Ve belki de asıl mesele budur: batikonu nasıl sürdüğümüz değil, sürerken karşımızdaki insanın canını hissedip hissetmediğimizdir.
---
Cinsiyetin Ötesinde: Herkesin “İyileştirme” Biçimi Farklıdır
Toplumda uzun yıllar boyunca “bakım” kavramı kadınlarla özdeşleştirilmiştir.
Çocuğun dizini yara aldığında anne pansuman yapar, erkek kardeş dışarıda oyununa döner.
Ama büyüyünce fark ederiz ki, erkeklerin de kendi iyileştirme biçimleri vardır — duygularını göstermek yerine çözüm üretmek, sessizce destek olmak gibi.
Toplumsal cinsiyet rolleri bazen bu doğal farkları keskinleştirir. Kadınlara “şefkatli ol”, erkeklere “güçlü ol” denir.
Oysa bir toplumun sağlıklı olabilmesi için hem şefkate hem güce ihtiyaç vardır.
Batikon sürmek de tıpkı böyle bir şeydir.
Birinin kanayan yerini sararken, onu sadece “iyileştirmek” değil “anlamak” da gerekir.
Belki de pamukla yapılan o dokunuş, bir insanın görünmeyen yaralarına temas eden en nazik eylemlerden biridir.
---
Toplumsal Yaralar ve Görünmeyen Antiseptikler
Şimdi biraz daha geniş düşünelim.
Yaralar sadece deride olmaz; toplumun da kendi yaraları vardır: eşitsizlik, ötekileştirme, sessiz kalınan adaletsizlikler...
Peki, bu yaralara kim batikon sürüyor?
Kadınlar mı? Evet, çünkü onlar genellikle empatiyle harekete geçer, “acıyı” fark ederler.
Erkekler mi? Evet, çünkü onlar genelde çözüm arar, “düzeni” yeniden kurmaya çalışırlar.
Ama bir eksiklik var: çoğu zaman bu yaraları birlikte sarmayı unuturuz.
Sosyal adalet, tam da bu noktada devreye girer.
Bir grubun yarasına diğerinin gözünü kapaması, iyileşmeyi geciktirir.
Birinin sesi kısılmışken diğerinin “pamukla bastırması”, susturmanın değil, dinlemenin aracı olmalıdır.
---
Batikonun Rengi, Çeşitliliğin Simgesi Gibi
Batikonun o turuncu rengi…
Ne tamamen kırmızı gibi kanı hatırlatır, ne de beyaz gibi nötrdür.
Tam ortasında, dengeyi bulur.
Tıpkı çeşitlilik gibi.
Toplumda farklı kimliklerin, yönelimlerin, kültürlerin bir arada var olması da böyle bir denge ister.
Her birimiz farklı renklerde “batikon” taşırız: kimimiz neşesiyle, kimimiz bilgisiyle, kimimiz sabrıyla iyileştiririz dünyayı.
Ama iyileştirmenin temelinde daima bir şey vardır: dokunmak.
Dokunabilmek içinse önyargısız, empatik bir zihin gerekir.
Bir trans bireyin, bir göçmenin, bir kadının ya da bir erkeğin yarası farklı görünür ama canı aynı yanar.
Pamukla dokunan elin kim olduğu değil, nasıl dokunduğu önemlidir.
İyileştirme, bir statü değil, bir duyarlılık meselesidir.
---
Bir Forumun Gücü: Konuşarak İyileşmek
Forumlar aslında modern çağın toplumsal pansuman alanlarıdır.
Burada fikirler çarpışır, yaralar konuşulur, bazen bir cümle birinin hayatını değiştirir.
“Batikon pamukla sürülür mü?” diye başlayan bir başlık, belki bir gün “Toplumun yaralarına nasıl dokunabiliriz?” sorusuna dönüşür.
Hepimiz farklı yerlerden, farklı düşüncelerle geliyoruz.
Ama ortak noktamız şu: iyileşmeye inanıyoruz.
Birbirimizin fikirlerine pamuk gibi nazikçe dokunabilirsek, kim bilir… belki hepimizin içinde saklı kalan yaralar da biraz daha kapanır.
---
Bir Soru, Bir Düşünce: Sizce Nasıl Dokunmalı?
Siz hiç, bir tartışmada karşınızdaki insanın kalbini incitmemek için “batikon gibi” davrandınız mı?
Yani öfke yerine şefkati, hükmetmek yerine anlamayı seçtiniz mi?
Toplum olarak birbirimizin yarasına nasıl yaklaşmamız gerektiğini yeniden tanımlayabilir miyiz sizce?
Pamukla dokunmak bazen sadece bir yara değil, bir insanlık pratiğidir.
Kim bilir, belki de sosyal adalet dediğimiz şey, tam da bu incelikte gizlidir.
---
Son Söz: Bir Damla Batikon, Bir Damla İnsanlık
Batikon pamukla sürülür mü?
Evet, ama sadece fiziksel yaralara değil, toplumsal yaralara da sürülmelidir.
O pamuğun üzerinde biraz empati, biraz anlayış, biraz da cesaret olmalı.
Kadınların yumuşak dokunuşu, erkeklerin kararlı çözümcülüğü birleştiğinde, o turuncu renk bir umuda dönüşür.
Belki de her birimiz kendi batikonumuzu taşıyoruz:
Kimi sözleriyle iyileştiriyor, kimi sessizliğiyle, kimi sadece varlığıyla...
Peki sizce, toplumun yaralarına hangi ellerle dokunmalıyız?
Pamukla mı, kalple mi, yoksa ikisiyle birden mi?
Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz — iyileşmenin rengi sizce ne olmalı?
Selam dostlar,
Bugün biraz farklı bir konudan bahsetmek istiyorum. İlk bakışta basit bir soru gibi geliyor, değil mi? “Batikon pamukla sürülür mü?” Evet, tıbbi olarak kısa bir cevabı var: genelde evet, pamukla sürülür. Ama ben bu konuyu sadece bir antiseptiğin uygulanma biçimi olarak değil, toplumun yaralara yaklaşma biçimi olarak görmek istiyorum.
Çünkü bazen bir yaranın üzerini kapatmak yetmez; o yaranın nasıl açıldığını, kimleri etkilediğini, kimin elinde pamuk, kimin elinde yara olduğunu da konuşmak gerekir.
---
Bir Pamuk, Bir Dokunuş: Toplumsal Duyarlılık Üzerine
Bir düşünün; biri elini kesmiş. Bir diğeri hemen koşup batikonla müdahale ediyor. Kimimiz refleksle “pamuk getir!” deriz, kimimiz “önce dur, derin mi bakalım?” diye sorarız.
Aslında bu sahne, toplumun cinsiyet rollerinin küçük bir yansımasıdır.
Kadınlar genellikle empatik davranır. Onlar için yara sadece fiziksel değildir; birinin canının yanması, onların içini de yakar. Bu yüzden kadınlar pamukla nazikçe dokunur, konuşur, teselli eder.
Erkekler ise daha çözüm odaklıdır; “önce kanı durduralım, sonra düşünürüz” derler. Onlar için sorun vardır ve o sorun çözülmelidir.
Ama ne kadar farkında olsak da olmasak da, bu iki yaklaşım birbirini tamamlar. Biri yarayı iyileştirir, diğeri yarayı anlamlandırır.
Ve belki de asıl mesele budur: batikonu nasıl sürdüğümüz değil, sürerken karşımızdaki insanın canını hissedip hissetmediğimizdir.
---
Cinsiyetin Ötesinde: Herkesin “İyileştirme” Biçimi Farklıdır
Toplumda uzun yıllar boyunca “bakım” kavramı kadınlarla özdeşleştirilmiştir.
Çocuğun dizini yara aldığında anne pansuman yapar, erkek kardeş dışarıda oyununa döner.
Ama büyüyünce fark ederiz ki, erkeklerin de kendi iyileştirme biçimleri vardır — duygularını göstermek yerine çözüm üretmek, sessizce destek olmak gibi.
Toplumsal cinsiyet rolleri bazen bu doğal farkları keskinleştirir. Kadınlara “şefkatli ol”, erkeklere “güçlü ol” denir.
Oysa bir toplumun sağlıklı olabilmesi için hem şefkate hem güce ihtiyaç vardır.
Batikon sürmek de tıpkı böyle bir şeydir.
Birinin kanayan yerini sararken, onu sadece “iyileştirmek” değil “anlamak” da gerekir.
Belki de pamukla yapılan o dokunuş, bir insanın görünmeyen yaralarına temas eden en nazik eylemlerden biridir.
---
Toplumsal Yaralar ve Görünmeyen Antiseptikler
Şimdi biraz daha geniş düşünelim.
Yaralar sadece deride olmaz; toplumun da kendi yaraları vardır: eşitsizlik, ötekileştirme, sessiz kalınan adaletsizlikler...
Peki, bu yaralara kim batikon sürüyor?
Kadınlar mı? Evet, çünkü onlar genellikle empatiyle harekete geçer, “acıyı” fark ederler.
Erkekler mi? Evet, çünkü onlar genelde çözüm arar, “düzeni” yeniden kurmaya çalışırlar.
Ama bir eksiklik var: çoğu zaman bu yaraları birlikte sarmayı unuturuz.
Sosyal adalet, tam da bu noktada devreye girer.
Bir grubun yarasına diğerinin gözünü kapaması, iyileşmeyi geciktirir.
Birinin sesi kısılmışken diğerinin “pamukla bastırması”, susturmanın değil, dinlemenin aracı olmalıdır.
---
Batikonun Rengi, Çeşitliliğin Simgesi Gibi
Batikonun o turuncu rengi…
Ne tamamen kırmızı gibi kanı hatırlatır, ne de beyaz gibi nötrdür.
Tam ortasında, dengeyi bulur.
Tıpkı çeşitlilik gibi.
Toplumda farklı kimliklerin, yönelimlerin, kültürlerin bir arada var olması da böyle bir denge ister.
Her birimiz farklı renklerde “batikon” taşırız: kimimiz neşesiyle, kimimiz bilgisiyle, kimimiz sabrıyla iyileştiririz dünyayı.
Ama iyileştirmenin temelinde daima bir şey vardır: dokunmak.
Dokunabilmek içinse önyargısız, empatik bir zihin gerekir.
Bir trans bireyin, bir göçmenin, bir kadının ya da bir erkeğin yarası farklı görünür ama canı aynı yanar.
Pamukla dokunan elin kim olduğu değil, nasıl dokunduğu önemlidir.
İyileştirme, bir statü değil, bir duyarlılık meselesidir.
---
Bir Forumun Gücü: Konuşarak İyileşmek
Forumlar aslında modern çağın toplumsal pansuman alanlarıdır.
Burada fikirler çarpışır, yaralar konuşulur, bazen bir cümle birinin hayatını değiştirir.
“Batikon pamukla sürülür mü?” diye başlayan bir başlık, belki bir gün “Toplumun yaralarına nasıl dokunabiliriz?” sorusuna dönüşür.
Hepimiz farklı yerlerden, farklı düşüncelerle geliyoruz.
Ama ortak noktamız şu: iyileşmeye inanıyoruz.
Birbirimizin fikirlerine pamuk gibi nazikçe dokunabilirsek, kim bilir… belki hepimizin içinde saklı kalan yaralar da biraz daha kapanır.
---
Bir Soru, Bir Düşünce: Sizce Nasıl Dokunmalı?
Siz hiç, bir tartışmada karşınızdaki insanın kalbini incitmemek için “batikon gibi” davrandınız mı?
Yani öfke yerine şefkati, hükmetmek yerine anlamayı seçtiniz mi?
Toplum olarak birbirimizin yarasına nasıl yaklaşmamız gerektiğini yeniden tanımlayabilir miyiz sizce?
Pamukla dokunmak bazen sadece bir yara değil, bir insanlık pratiğidir.
Kim bilir, belki de sosyal adalet dediğimiz şey, tam da bu incelikte gizlidir.
---
Son Söz: Bir Damla Batikon, Bir Damla İnsanlık
Batikon pamukla sürülür mü?
Evet, ama sadece fiziksel yaralara değil, toplumsal yaralara da sürülmelidir.
O pamuğun üzerinde biraz empati, biraz anlayış, biraz da cesaret olmalı.
Kadınların yumuşak dokunuşu, erkeklerin kararlı çözümcülüğü birleştiğinde, o turuncu renk bir umuda dönüşür.
Belki de her birimiz kendi batikonumuzu taşıyoruz:
Kimi sözleriyle iyileştiriyor, kimi sessizliğiyle, kimi sadece varlığıyla...
Peki sizce, toplumun yaralarına hangi ellerle dokunmalıyız?
Pamukla mı, kalple mi, yoksa ikisiyle birden mi?
Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz — iyileşmenin rengi sizce ne olmalı?